Bireyin iç dünyasını yansıtan hikayeler ifadesinden ne anlıyorsunuz?

 “Bireyin iç dünyasını yansıtan hikâyeler” ifadesinden ne anlıyorsunuz? Bu ifadenin size düşündürdüklerini sözlü olarak anlatınız.

 

Bireyin iç dünyasını yansıtan hikâyeler ifadesinde bireyin dış dünyaya yansıttıkları ile iç dünyasında olanların farklı olabileceğini ve her ikisini de ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiğini anlamaktayım.

Bireyin iç dünyası ile dış dünyasının arasında farklılık olmasının nedenlerini de yanı sıra merak etmekteyim. İnsanın içi ile dışı neden her daim bir olmaz? İnsanın içinin ayrı dışının ayrı konuşması neyden dolayı gerçekleşir?

 

Ya da insan neden saklamak ister içindeki hüznü, sevinci, çağlayan ırmağı, dumanı tüten sobayı?

 

Çünkü dünya somut kavramlar üzerinde işler. Somut kavramları esas alır ve gerçeklik olarak maddeyi kabul eder. İç ses dediğimiz bizimle sürekli konuşan o içimizdeki ses soyut bir kavramdır ve maddeci dünyaya, içimizde olup bitenler saçma ve gereksiz gelmektedir. İşte bu yüzden bireyin iç dünyasını yansıtan hikâyeler yazma ihtiyacı duymuştur insan. Bireyin iç dünyasını yansıtan hikâyelerin içerisinde ruh tahlilleri, duygu durum değişiklikleri, düşünce akışları bulunmaktadır. Bu soyut ve sosyal olgular dediğimiz gibi madde odaklı dünyanın ilgisini çekmez. Ama insanın bir içi birde dışı vardır ölene kadar insan ikisinden de bir türlü kurtulamaz. Dışı durmaz, dışı koştukça içi de susmaz. Bu iki uçlu kargaşa karşısında insanın içinin sesini dışarı çıkarması ve onu rahatlatması gerekir. Sırf insanın içi kendini anlatsın diye edebiyat var olmuştur diyebiliriz. O yüzden edebiyat insandır ve insana dair olandır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir