İnsan, “Ben kimim?” sorusuna bilim ve din açısından nasıl cevaplar verebilir?

İnsan, “Ben kimim?” sorusuna bilim ve din açısından nasıl cevaplar verebilir?

İnsan “Ben kimim?” sorusuna farklı açılardan cevaplar aramaktadır. “Ben kimim? Sorusu aslında felsefi sorular arasında yer alır ve çağlar boyu bu soru sorulmuş ve farklı görüşler dile getirilerek açıklanmaya çalışılmıştır. Aslında bu soruya tam olarak net bir cevap verilebilmiş midir? Ya da bu soruya yanıt bulmak için hangi ölçütlerin değerlendirilmesi gerekir? Bu konu hakkında da farklı sonuçlar ortaya atılmış olabilir.

 

Şimdi “Ben kimim?” sorusuna bilimsel açıdan baktığımızda; insanın biyolojik olarak nasıl meydana geldiği, saç rengi, boyu, kilosu ve diğer fiziksel özellikleri hakkında yapılan bilimsel açıklamalar vardır. Örneğin insanın doğması açsından baktığımızda anne karnındaki bir embriyonun belli döngüler içerisinde 9 ay 10 ünlük bir süre içinde gelişmesi ve oluşumunu tamamlaması açısından bilimsel veriler ortaya çıkmıştır. Bu veriler ışığında tıp ilminin gelişimiyle birlikte insanların DNA haritaları çıkartılmış ve insanın diğer canlılar arasındaki üstün yönleri ortaya çıkarılmıştır.

 

Ancak “Ben kimim? Sorusuna dini açıdan ele alırsak farklı bir bakış açısı karşımıza çıkar. Şöyle ki; her ne kadar insanın oluşumu birçok dini kitapta bilimin açıkladığı ölçülere yakın olsa da bilimin deneysel yöntemlerle açıklayamadığı ve felsefenin metafizik olarak adlandırdığı “ruh” ve “akıl” kavramları farklı bir şekilde ele alınmıştır. İnsan “Ben kimim?” sorusuna dini anlamda nereden geldim, nereye gidiyorum, ölümden sonra hayat var mı? Ruh öldükten sonra nerede bulunur? Gibi sorulara yanıt aramaya başlar. Bu soruların cevapları her din öğretisine göre farklılık gösterebilir. Örneğin; İslam dini “ben” kavramını insanın iki kaşı arasında bulunan nefis olarak adlandırır ve nefsin sürekli insanı yönlendirdiğini ve akıl ve kalp yollarını çoğu zaman etkisi altına aldığını savunur.

 

İslam düşünürleri bu nedenle ben merkezli bir ahlak anlayışının olmayacağını ve içimizdeki “benin” terbiye edilerek üstün insan vasıflarını elde edebileceğini ileri sürmektedirler. Bu yöntemi de “tasavvuf” olarak açıklamışlar ve ancak tasavvufi terbiye içinde insanların “ben kimim?” sorusunu algılayıp en doğru yanıtı bulacaklarını savunmuşlardır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir