Adana hangi bölgede?

Ülkemizin nüfusu kalabalık illerinden birisi olan Adana hangi bölgededir diye merak edenler için kısa bir bilgilendirme yazısı hazırladık. Bildiğiniz üzere ülkemizde 7 farklı coğrafi bölge vardır.

 

  • Adana, Akdeniz Bölgesindedir.
  • Adananın nüfusu yaklaşık 1.800.000 dir.
  • Adana’nın yüzölçümü yaklaşık 1.945 km karedir.
  • Adana, sanayi ve tarım ilidir. Genelde tarımda üretilen ürünlerin ham madde olarak kullanıldığı sanayi tipleri mevcuttu.

Su kaynaklarının korunması adına ne tür çözüm önerilerinde bulunabilirsiniz?

Türkiye’nin yakın bir gelecekte kuraklık tehlikesiyle karşılaşacağı tahmin edilmektedir. Buna göre su kaynaklarının korunması adına ne tür çözüm önerilerinde bulunabilirsiniz?

 

Yakın bir gelecekte insanlığı ciddi bir su tehlikesi beklemektedir. Su tehlikesine bağlı olarak insanlığın temel sorunlarından bir tanesi haline geldiği de gözlemlenebilecektir. Su kaynaklarının korunmasına dair tüm önlemler Dünya’da olduğu gibi Türkiye üzerinde de devreye girmesi gerekmektedir. Doğal yaşamın korunması ve insanların gereksinimlerinin giderilmesi noktasında önemli bir madde olan suyun bu sayede kirlenmeden döngüye girerek, temiz su kaynaklarını meydana getirmeleri durumu görülmeye de devam edecektir.

 

Dünya üzerinde var olan suların sadece %3’lük kısmı kullanılmaktadır. Kısıtlı olmasından ötürü de oldukça iyi değerlendirilmeli ve gereksiz yere kullanılmamalı ya da kirletilmemelidir. Tüm canlıların kullanımında olan temiz su kaynaklarını korumak amacıyla da tedvirler alınması halinde döngünün korunması söz konusu olabilmektedir. Gitgide de azalan su kaynaklarının çeşitli sebeplerden dolayı bu tip sonucu ortaya koymasından ötürü de daha dikkatli bir kullanım içerisinde olmak gerekmektedir.

 

Dünya üzerinde var olan su kaynaklarının azalmasında Dünya nüfusunun artması, küresel ısınmaya bağlı olarak görülen iklim değişiklikleri, suyun dağılımı, aşırı su kullanımı, su kaynaklarının kirletilmesi ve suyun bilinçsiz bir biçimde kullanılması durumundan dolayı da bu kaynakların azalmaya başladığı söylenebilmektedir.

 

Su kaynaklarının ortadan yavaş yavaş kalkması noktasında ilk aşamada genel olarak çevre kirliliğine engel olacak faaliyetlerin gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Genel olarak endüstriyel tesislerden kaynaklı olarak ortaya çıkan çevre sorunları, suları da genel olarak etkilemektedir. Salınan gazlarla beraber kuraklık durumu söz konusu olabilmekte ve su kaynaklarının yavaş yavaş buharlaşarak, kendilerini tazelemeleri durumu da görülmeyecektir. Aynı zamanda da endüstriyel tesislerden sızdırılan sıvı atıkların da su kaynaklarına aktarılması işlemi aktif olarak gerçekleştirilmektedir. Buna da önlem alınmaması halinde de su kaynaklarının ciddi oranda kaybına ve kullanılamaz hale gelmelerine neden olacak durum görülebilecektir. Zaman içerisinde de tüm canlıları yakından ilgilendirecek kuraklık ve kıtlık gibi durumların ortaya çıkmasında da önemli bir faktör olarak kalmaya da devam edecektir.

Canlı yaşamını tehlikeye sokan çevre sorunlarına karşı tüm ülkelerin aynı duyarlılıkta önlem alması için neler yapılabilir?

Canlı yaşamını tehlikeye sokan çevre sorunlarına karşı tüm ülkelerin aynı duyarlılıkta önlem alması için neler yapılabilir?

 

Çevre sorunları zaman içerisinde insanlığın en büyük problemi olarak değerlendirilmektedir. İnsanların faal bir konumda olmasından ötürü bu tip problemlerin ortaya çıktığı aktif olarak da görülebilecek noktada da yer alabilecektir. Çevre sorunlarının tüm canlılar için oldukça tehlikeli bir durum olmasından ötürü küresel anlamda harekete geçilerek, söz konusu problemlerin ortaya koyduğu etkiyi en aza indirgeyebilmek için faal bir noktada devreye girmek gerekmektedir. Anlaşmalarla global olarak bu durumu gerçekleştirmek her ülkenin görevleri arasında yer almaktadır. Böylelikle uzun vadede sorunların ortadan kaldırılması durumu da etkili olarak kendini gösterebilmektedir.

 

Ülkelerin beraberce hareket etmesi sonucunda Kyoto Protokolü ortaya çıkmış ve ülkelerin bu anlaşmaya davet edilmeleri durumu etkili olmuştur. Söz konusu uluslararası anlaşma gereğince ülkelerin endüstriyel faaliyetler esnasında ortaya çıkan karbon ve sera gazlarını sınırlamaya gitmesine yönelik olarak görülmektedir. Gazların salınımının engellenmesine dayalı olarak hareket edecek olan ülkelerin böylelikle iklim değişikliklerini engelleyerek çevrede meydana gelecek olan geri dönülemez sonuçlarla karşı karşıya kalmamaları adına bu tip bir durum da görülebilmektedir.

 

Endüstriyel faaliyetler esnasında su kaynakları da bariz bir biçimde kirletilerek, yaşamsal döngüyü önemli ölçüde etkileyeceği de görülmektedir. Bu duruma engel olmak adına da hükümetler tarafından endüstri tesislerine yaptırım yapılması ve filtrelendirme işlemlerinin her fabrika tesisinde olması gereken materyaller olması üzerinde de durulması gerekmektedir.

 

Çevre kirliliğine bağlı olarak kendini gösteren nedenlerden bir tanesi de ormanlık alanların hızlı bir biçimde tahrip edilmesine rağmen, herhangi bir biçimde yenilenme sürecine girilmemesi durumu da çevre sorunlarının ortaya çıkmasının temel nitelikleri arasında yer almaktadır. Bu aşamada da insanların yenilemeye dair hareket etmemeleri halinde çevrede olumsuz durumlar da an be an görülebilmektedir.

Savan bölgesinde aslanların avlanması bu ekosistemin taşıma kapasitesini nasıl etkilemektedir?

Savan bölgesinde aslanların avlanması bu ekosistemin taşıma kapasitesini nasıl etkilemektedir?

 

Afrika’nın orta kesimlerinde savan bitki örtüsü ortaya çıkmakta ve genel olarak uzun ve kuru otsu bitkilerin yanı sıra tek tük ağaçlardan meydana gelmektedir. Savan bitki örtüsünün hakim olduğu bölgede de diğer bölgelerde olduğu gibi belli bir besin zinciri yer almaktadır. Besin zinciri bitkiler, böcekler, bitkiler, otçul hayvanlar ve etçil hayvanlar biçiminde şekillenmektedir. Bu zincirin en üst halkalarından bir tanesi olarak aslan türündeki hayvanlar ön plana çıkmaktadır. Söz konusu hayvanların ciddi bir biçimde tüketim halinde olması aşamasında da bu ekosistemde ciddi denge değişimleri de görülebilmektedir.

 

Doğal dengede hayvanların ortalama bir rakamda durması söz konusu olmaktadır. Böylelikle her canlı türünün doğal yaşamlarını sürdürmeleri de görülebilmektedir. Aslanlar da herhangi bir biçimde doüğal dengeye aykırı bir biçimde hareket etmemektedir. Bu durum içgüdüsel olarak gerçekleşmektedir. Aslanların boyutları gereği çok fazla canlıdan beslenmeleri türünde bir tahmin ortaya çıksa da pek de gerçeklik değeri taşımamaktadır. Aslanlar günde bir kez avlanarak, günün geri kalanını uyuyarak geçirmektedir. Böylelikle tüketim ile elde ettiği enerjiyi koruyarak gereğinden fazla avlanma durumunun önüne geçilmektedir. Besin zinciri düzeni korunarak, hayvanların sayılarında da herhangi bir değişim de ortaya çıkmamaktadır. Hayvanların yaşam ortamlarında bozulma görülmemekte ve biyomların aynı şekilde varlığını sürdürmesi de söz konusu olabilmektedir.

Ortak doğal ve kültürel mirasa yönelik tehditleri ortadan kaldırmak için neler yapılmalıdır?

Ortak doğal ve kültürel mirasa yönelik tehditleri ortadan kaldırmak için neler yapılmalıdır?

 

İnsanlığın ortak mirası olarak bilinen kültürel ya da doğal unsurlar, korunması gereken ve gelecek nesillere aktarılması konusunda korumacı bir çizgi içerisinde olunması beklenilen olgular olarak ifade edilmektedir. Ortak doğal güzelliklerin ve kültürel unsurların korunmasına dair kişisel ya da devletsel bir çalışma içerisinde yer alınması mutlak bir zorunluluk olarak ifade edilmektedir. Tamamen korunaklı bir yapıda bulunulması durumunda da daha da kalıcı bir pozisyonda yer alarak, daha uzun vadede insanların ortak malları statüsünde yer almaya da devam edecektir.

 

Ortak mirasları korumak adına harekete geçecek olan hükümetlerin gerekli bakanlıkları, bu tip olguların korunmasına dayalı uzman kişileri belirleyerek yetkileri sağlayabilecektir. Uzun yıllardır kendini koruyan bu tip mekanların dış kuvvetlere dayalı olarak yıpranmaları ve hasar görmeleri halinde gereken tadilatların gerçekleştirmeleri durumu da görülebilmektedir.

 

Sit alanı statüsünde yer alan ortak miras alanlarını bireysel olarak da korumak gerekmektedir. Kişilerin gereken bilince erişmeleri ve en büyük zenginliklerimizi korumak adına da herhangi bir olumsuzlukla karşı karşıya bırakmamaları durumu da söz konusu olmaktadır. Böylelikle daha kalıcı bir noktada yer alacak olan kültürel mirasların daha uzun yıllar boyunca görülebilecek tarzda da yer alarak da hareket etmeleri gerekecektir. Böylelikle de insanlığın daha uzun süreli kullanımında olacak olan unsurlar olarak da ifade edilecektir.

Size göre geceleri gördüğümüz yıldızlar gündüz vakti neden görünmez?

Size göre geceleri gördüğümüz yıldızlar gündüz vakti neden görünmez?

 

Geceleri gökyüzünü süsleyerek, karanlığı bir nebze de olsa aydınlatan yıldızlar, aynı zamanda da hoş bir görüntünün oluşumu aşamasında ne kadar etkili birer göök cisimleri olarak görüldüğü de söylenebilmektedir. Yıldızlar milyonlarca ışık yılı uzaklıktaki gök cisimleri olarak görülmekte olup, Dünya’mızdan saçmış oldukları ışıklar da görülebilmektedir. Ancak bu görünme durumu sadece gece vakitlerinde ortaya çıkmakta olup; yeryüzünü bir nebze de olsa aydınlatabilecek olan unsurlar olarak görülmektedir. Buna bağlı olarak da farklı farklı türlerde faydaları da görülerek, yön bulma ya da astronomi gibi icraatları gerçekleştirmede etkili olabilmektedir.

 

Yıldızlar gündüzleri ise pek fazla görünmemektedir. Bunun temel sebebi olarak ise ana yaşam kaynaklarından olan Güneş’in saçmış olduğu ışıklardır. Güneş’in saçmış olduğu ışıklar, yıldızlardan yansıyanlara göre daha fazla ve daha güçlü olarak bilinmektedir. Böylelikle de yıldızların ışıkları sönük kalacak ve belirginlikleri bu zaman diliminde de ortadan kalkacaktır. Güneş ışınları gündüz zamanlarında daha baskın gelmesinden ötürü gökyüzünde herhangi bir yıldızın görülmesi de pek mümkün olmayan bir durum olarak ifade edilecektir. Güneş’in batmasına yakın zaman dilimlerinde yıldızların ortaya çıkmaya başlaması durumu söz konusu olmakla beraber, günün ilk ışıklarına kadar aktif olarak göğü süslemesi durumu da gözlemlenecektir.

Su kaynakları su döngüsü ile yenilenebildiği hâlde bazı yerlerde neden su kıtlığı görülmektedir?

Su kaynakları su döngüsü ile yenilenebildiği hâlde bazı yerlerde neden su kıtlığı görülmektedir? Açıklayınız.

 

Doğal denge herhangi bir müdahale olmaması halinde aynı şekilde işleyerek canlılık özelliklerin devam etmesinde önemli bir noktada yer almaktadır. Ancak bu işleyişe zaman içerisinde sürekli olarak artan bir insan müdahalesi söz konusu olarak, doğal dengenin gitgide bozulmasına da temel sebep olarak ifade edilmiştir. Su döngüsü de doğal dengenin önemli bir parçası olarak görülmekte olup, tüm canlıların yaşam kaynağı olarak görülmektedir. Ancak insanların müdahalesi sonrasında meydana gelen olaylardan dolayı yaşamsal faaliyetlerde gün geçtikçe azalma da görülmektedir.

 

Doğal dengenin bozulması konusunda endüstriyel faaliyetlerin had safhada olması durumu söz konusu olarak görülebilmektedir. Sanayi üretim tesisleri içerisindeki çalışmalar sonrasında atmosfere zehirli gazların salınımı durumu uzun vadede kuraklık ve aşırı sıcaklıkları ortaya koyan temel etkenler arasında yer almaktadır. Bu sıcaklıkların ortaya çıkmasıyla beraber var olan su kaynaklarının kurumları ve buharlaşarak atmosferde bulunmaları durumu ortaya çıkmaktadır. Sıcaklık arttığından do0layı bağıl nem oranı da maksimum düzeye gelemeyecek ve yağış olarak yeryüzüne düşmeyecektir. Su döngüsü de giderek bozularak, su kaynaklarının minimum düzeye düşmesi süreci de bu şekilde görülmektedir.

 

Ormanların tahribatı da su döngüsünün bozulmasında önemli bir etken olarak görülmektedir. Ormanlık arazilerin nem dengesini ayarlamaları ve doğal dengeyi sağlamaları konusundaki önemli işlevlerinden ötürü, yoklukları anında dpoğal dengenin ciddi oranda zarar görecekleri de söylenebilmektedir. Buna bağlı olarak da canlılık faaliyetlerinin gerçekleşmemesi noktasında da önemli bir eksiklik olarak görülebilmektedir.

Yaşadığınız yerde yerleşme ve ekonomik faaliyetlerdeki değişimlerin doğal çevre üzerindeki etkileri nelerdir?

Yaşadığınız yerde yerleşme ve ekonomik faaliyetlerdeki değişimlerin doğal çevre üzerindeki etkileri nelerdir?

 

İnsanlık beşeri faaliyetlerin gelişime dayalı bir konumda hareket ederek, daha iyi koşullara sahip olmak adına girişimlerde bulunacaktır. Ancak bu girişimler sonucunda istediklerini elde etseler dahi doğal yapıya ciddi oranda zarar verebilmektedir. İnsanların yaşam tarzlarında görülen beton etkisinden kaynaklı olarak doğanın var olan düzeninde kayda değer bir değişim ortaya çıkabilmektedir. İnsanlık tarafından yapılan müdahale sonrasında hayvan ve bitki türleri zarar görerek, yaşam ortamlarında daralmaya gidilmesi söz konusu olabilmektedir. Her geçen gün canlı türlerine daha az alan ayırma durumu ortaya çıkarak, doğal çevre için oldukça olumsuz bir durum olarak da ifade edilmektedir.

 

Yaşam standartlarını geliştirmeye dayalı insani faaliyetler çerçevesinde endüstriyel faaliyetler de olumsuz bir konumda yer almaktadır. Doğal kaynakların hızlı bir biçimde ihtiyaç dışında tüketilmesi ve doğaya ciddi atıkların bırakılması gibi durumlar bu faaliyetler esnasında sürekli olarak görülen bir durum olarak ifade edilmektedir. Yaşam standartlarının gelişmesine dayalı bu tip faaliyetler esnasında doğaya ciddi atıklar bırakılması sonrasında diğer canlı türlerinin olumsuz durumlarla karşı karşıya kalmaları söz konusu olabilmektedir. Aynı zamanda da sera gazlarının atmosfere salınmasından kaynaklı olarak da iklimlere bağlı değişimler görülmektedir. Bu değişimler kuraklık ve sıcaklık artışı gibi durumları da ortaya çıkarabilmektedir. Bu da tüm canlıların hayatlarını idame ettirmelerini fazlasıyla zorlaştıracak türde olmasından ötürü de çoğu kişinin tepkisini çekse de sürdürülmekte olan faaliyetler olarak bilinmektedir.

Atatürk’ün “Barış ulusları refah ve saadete eriştiren en iyi yoldur.” sözünden hareketle ülkeler için barışın önemini dört maddede açıklayınız?

Atatürk’ün “Barış ulusları refah ve saadete eriştiren en iyi yoldur.” sözünden hareketle ülkeler için barışın önemini dört maddede açıklayınız?

 

Atatürk, savaş döneminden sonra bir ülkeyi kalkındıran ve adeta baştan yaratan liderimiz olarak tarih sahnesindeki yerini almıştır. Atatürk’ün “Barış, ulusları refah ve saadete eriştiren en iyi yoldur.” Sözüyle savaş dönemini kısa bir cümleyle özetleyerek, devletlerin her zaman uzlaşı politikaları içerisinde olarak tarih sahnesinde savaşların olabildiğince az olması gerektiğine işaret etmiştir. Savaşın birçok noktada geri kalmışlığın habercisi olduğunu da belirtmiştir.

  • Savaşların ortaya çıkması ile beraber ülkelerin işgücü asker sınıfında sayılarak, cephede yer almaya başlayacaktır. Bu kişilerin birçoğu cephede ölüp giderken, ülkenin toparlanma sürecine olumsuz bir katkıda bulunacaktır. Ekonomik kalkınmada görev alacak olan kişilerin bu denli bir olay içerisinde olması halinde devletlerin yıpranması durumu söz konusu olabilecektir.
  • Savaşların ortaya çıkması durumu var olan doğal kaynakları da yok ederek ekonomik faaliyetler içerisinde kullanılmasını da büyük ölçüde engelleyecektir. Ülkelerin ekonomik faaliyetlerine dair planlarının askıya alınması noktasında da önemli bir gerekçe olarak görülebilecektir.
  • Ülkede savaş nedeniyle tarım ve hayvancılık faaliyetlerinde de gözle görülür bir düşüş yaşandığı da söylenebilmektedir. Böylelikle insanların temel besin maddelerine dayalı kıtlık sorunuyla karşı karşıya kaldıkları da görülebilecektir.
  • Savaş durumu esnasında ticari faaliyetlerde de duraksama yaşanacaktır. Ülkenin genel olarak savunma sanayine odaklanması da bu ekonomik faaliyetlere ciddi zarar verecek ve yaşam kalitesini düşürecektir.

Doğal kaynaklara sahip olmayan ülkeler, ekonomilerini güçlendirmek için hangi alternatifleri geliştirmelidir?

Doğal kaynaklara sahip olmayan ülkeler, ekonomilerini güçlendirmek için hangi alternatifleri geliştirmelidir?

 

Doğal kaynakların ekonomik kalkınmanın sağlanması noktasında oldukça önemli bir kriter olarak görülmesi söz konusu olarak ifade edilmektedir. Ekonomik kalkınmada kullanılacak olan doğal kaynaklar endüstriyel faaliyetler içerisinde etkili bir düzeyde kullanılarak, yeni ürünlerin ortaya çıkarak kullanılmasını ya da pazarlanmasını sağlayacak olan temel unsurlar olarak da görülebilecektir. Buna bağlı olarak da ekonomik kalkınmanın en önemli parçası olarak görülecek ve başlangıç evresinde tercih edilen yeraltı ve yer üstü unsurları oılarak da tanımlanacaktır.

 

Doğal kaynaklara sahip olmayan ülkelerin kalkınması son derecede zorlu bir durum olarak ifade edilmektedir. Doğal kaynakları edinemeyen ülkelerin endüstriyel faaliyetleri pek de mümkün olmamasından ötürü bu ülkelerin genel olarak birincil ekonomik faaliyetler arasında sayılan tarım ve hayvancılıklara dayalı kalkınma planları içerisinde olmaları söz konusu olabilmektedir. Aynı zamanda da coğrafi durumlarını da değerlendirmeleri ile ekonomik gelir elde etmeleri ve böylelikle de zaman içerisinde bu alanlarda ilerleyerek endüstriyel faaliyetlerini gerçekleştirmeleri durumu da söz konusu olabilmektedir.

 

Doğal kaynakları pek de bulunmayan ülkelerin iş gücüne dayalı olarak hareket etmeleri ve buna bağlı olarak da ülkelerin etkili bir sonuç almalarına dayalı kalkınma planlarını gerçekleştirmeleri durumu da önemli bir süreç olarak görülebilmektedir. Böylelikle tamamen ekonomik kalkınma işlemleri uzun bir süreç içerisinde istenilen düzeye gelerek, daha uygun şartları içerebilmesinden ötürü de kendini gösterebilecektir.