“Aşk” temasını işleyen romanların beklemediğiniz bir şekilde bitmesi sizi nasıl etkiler? Düşüncelerinizi nedenleriyle paylaşınız.
Aşk temasını işleyen romanların sonunda bir kavuşma bekleriz ya da tamamen bir ayrılık. Bu ayrılık bazen ölümle gösterilir bazen imkânsızlıklar olarak gösterilebilir. Dillere pelesenk ama çok ta anlaşılamayan yazarlardan biri olan Sabahattin ali ve eseri kürk mantolu Madonna’yı bu kapsamda değerlendirebiliriz. Kürk mantolu Madonna ‘da Raif efendinin aşkla karşılaşmasını ve aşkın onda yarattığı değişimi yer yer heyecanla gözlemliyoruz. Daha sonra onların hiç ayrılmamasını isterken birden olayın gidişatı değişiyor ve Raif Efendi Türkiye’ye dönmek zorunda kalıyor. Raif Efendi Türkiye’ye döndükten sonra Maria Puder’i bir daha göremiyor ve bambaşka bir hayat yolculuğunda buluyor kendisini. Aşkın insana neler öğrettiğini bir ruhu nasıl besleyip büyüttüğünü ve onu aynı şekilde nasıl çürüttüğünü gördüğümüz Raif ve Maria Puder aşkının iyi bir sonla bitmesini bekliyoruz. Ama sonuçta Maria Puder’in ölümünü ve Raif efendinin hiç haberi olmadan dünyaya getirdiği kızlarını ve yine Raif efendinin içinde olmaktan hiç mutlu olmadığı hayatını görüyoruz.
Kitap bittiğinde ama böyle olmasaydı hissi tüm kalbimizi kaplıyor. Derin bir buruklukla kapağını kapatıyoruz. Aşk temasının ölümsüz olmasını sağlayan şey ise o burukluk hissidir diye düşünüyorum. Âşıkların kavuşturulduğu hikâyeler akılda kalmazken aşkın imkânsızlaştığı hikâyeler her zaman akılda kalmaktadır.
Hangi tem işlenirse işlensin okuyucuyu şaşırtan sonların daha iz bırakıcı ve yakıcı olduğu konusunda tüm temaları değerlendirmek gerekmektedir.