Edebi eserlerin halk kültüründen izler taşıması o eseri nasıl etkiler?
Edebi eser denince çoğu kimse uzaktan bakmakla yetiniyor. Anlayamayacağı düşüncesi uzaklaştırıyor insanları. Neden böyle bir ön yargı oluştu bilinmez. Oysa ki edebi eserler tamda insanların anlaması ve kendilerini içinde bulması için orta çıkmış. Kullanılan terimlere takılanlar olabilir ama bence asıl neden bu değil. Asıl neden anlaşılmaz hale getirilen edebi eserler. Yazarlara kızmamak elde değil. Halkın anladığı dili kullanmak yerine neden anlaşılmaz bir dili tercih ediyorlar anlamam mümkün değil. Sadece bu da değil insanlar yaşadıkları kültürlerden bihaber olan eserlere dönüp bakmıyor bile çoğu zaman. İnsanları eleştirebiliriz bu konuda ama aynı kültürde yetişmiş biri bunu yapmamalı. Ben yabancı bir kültüre hayranlığım varsa zaten onu o kültürde yaşayan yazardan öğrenebilirim. Bakın şuna da razıyım. Başka kültürü bizim anlamamız için bizim dilimizle yansıtsın eserine eyvallah. Ama oda yok. Maalesef başka kültürlere olan hayranlıkla yazılan bu tarz eserler kendi toplumunun dilinden kopuyor. Edebi eserlerin halk kültüründen izler taşıması da önemli hale geliyor bu nedenle.
Eserin değeri yaşadığı toplumun aynası olabilmeli diye düşünüyorum ben. Yaşadığı kültürden izler taşımalı. Toplumun dilini kullanması ve anlaşılabilir olması edebi eserin daha çok okuyucuya ulaşacağını gösteriyor. Bu sayede ön yargılarında önüne geçebiliriz. Edebi eser denince çekinmeden okunulabilecek bizi bize anlatan duygularımızın tercümanı olan yapılar gelecek akla. Halkın kendini görmesi, anlatamadıklarını okuması mutlu etmek için de yeterli, edebi eserin değerini arttırmak içinde.