GAZALİ: Gazâlî’nin “el-münkız mine’d-dalâl(hakikate giden yol)” adlı eserine göre insan, hakikatin bilgisine ulaşmak için akıl ve deneyi geride bırakmalıdır.
Gazâlînin bilginin kaynağına yönelik eleştirisinin temel dayanağı nedir?
Pozitif bilimlerde bir bilginin doğruluk kaynağı ancak bilimsel araştırmalarla ispatlanmış olmak zorundadır. Bilimsel araştırmalar ise, deneysel çalışmalar, deneyimler ve gözlem yoluyla bir bilginin kesinliği bilinebilir. Gazali’de önce duyu organlarına bakmış ve akıl prensipleri dışında olan bilgilerin doğruluğu hakkında şüpheye düşünmüştür. Bunun nedeni ise duyu organlarındaki en kuvvetli olan gözü düşünmüş ve gözümüzle dünyayı ve yıldızları incelediğimizde, yıldızların küçük ve parlak olduklarını görebildiğimizi söyler.
Ancak astronomi bilgisi yıldızların aslında küçük değil dünyadan kat ve kat daha büyük olduğunu savunur. İşte tam burada gözle görülenlerin bilgisinin yetersiz olduğu ve akıl tarafından tam olarak kabul edilmediği ortaya çıkar. Gazali akılla kabul edilen bilgilerin de bir süre sonra duyu organlarında olduğu gibi başka bir delille çürütülüp geçersizliği konusunda birçok şüpheye düşer.
Bu tür vesveselerden kurtulmak için çareler arayan Gazali, ancak Allah’ın yardımıyla akli bilgileri kabul etmeye başlar. Artık vicdanı rahatlamış ve zorunlu akli bilgileri geçerli görmeye, onların doğruluklarını kabul etmeye ve güvenmeye başlamıştır. Bu durumu pozitif bilimler açısından açıklamak biraz güçtür. Gazali’nin bur durumdan kurtuluşu “Tasavvuf” ilmiyle açıklanabilir.
Tasavvufta “kalp gözü” olarak kabul edilen ve doğru bilginin Allah’ın insan kalbine ilham etmesiyle anlaşılan bir durumdan söz etmek daha doğru olur. Çünkü Gazali büyük bir İslam alimi ve ayrıca bir filozoftur. Fakat yaptığı tüm araştırmalar ve yaşadığı bazı olaylar onu “Tasavvufa” yöneltmiş ve bu yolda ilim faaliyetlerine devam etmiştir.