“Münafığın alameti üçtür: Konuştuğu zaman yalan söyler; vadettiğini yerine getirmez ve emanete hıyanet eder.” (Buhârî, İman, 24.) Yukarıdaki hadise göre münafıklığın toplumda oluşturacağı olumsuzlukları aşağıdaki boşluğa yazınız.
Hadis-i şerifte de geçtiği gibi münafıklar konuştuğu zaman yalan söylerler. Bu da toplumdaki güven duygusunun yitirilmesine sebebiyet verir. Toplumda insanların birbirine güvenmediklerinde hep bir şüphe duygusu içinde olurlar. Huzur ortamının olmaması zararın nereden gelebileceği konusunda şüphe taşıyan insanlar tabiri caizse paranoyaklaşma başlar. Toplum ilişkileri gelişmez dayanışma içinde olmayan bir topluluk meydana gelir. Güvenilir insanlar hakkında da insanlar münafık insanlarla yaşadığı tecrübelerden dolayı önyargı sahibi olmakta ve insan ilişkileri sağlam kurulamamaktadır.
Önyargı da yine bir çeşit kul hakkını doğurur. Bu döngü adeta bir zincir döngüsüdür ve hepsi birbirini etkiler. Münafık vaadettiğini yerine getirmeyen bir insandır. Oysa biz biliyoruz ki Müslümanın sözü senet olmalıdır. Müslüman diye bilinen münafıkların sözlerini tutmamaları müslüman olmayan diğer insanların müslümanları yanlış tanımalarına ve gerçek müslümanlar hakkında yanlış kanıda bulunmalarına sebebiyet verebilmektedir. Bu durum Müslümanların izzetine ve şerifine leke sürmektedir. “Ahde vefa imandır.” Hadis-i şerifince de verilen sözün tutulması adeta görünmez olan imanı görünür kılar belgeler niteliktedir. İman sahibi olmayan bir insanda haliyle sözlerini arızı bir durum olmaksızın sözlerini yerine getiremeyecektir. Emanet kavramı İslam’da çok önemlidir. Peygamber efendimizin hayatına baktığımızda ne kadar önem verdiği görmek mümkündür. Emanet dediğimiz şey koruyup gözetmesi için bırakılan maddi ve manevi hak anlamına gelir. Emanette aslolan şey kendi malından bile daha fazla koruyup kollamak gerekir çünkü emanete zarar gelmesi hem güveni sarsar hem de kul hakkına yol açar.