Türk-İslam bilginlerinin çokluğu bizlere övünecek derecede fazla buluşların olmasını ve tüm dünya insanlığına fayda sağlamasını hatırlatıyor. Laf aralarında çok duyarsınız Avrupa bilginlerinin sözlerini. Karl Marx’ı Aristoteles’ i. Bakın bize bile söylettiler. Unutturulan tarihimizin yanı sıra birde unutturulan bilginlerimiz var bizim.
Fatih devrinin ünlü doktor ve cerrahlarından olan deneysel fizyolojinin öncülerinden Sabuncu Oğlu Şerefeddin’i tanıyor muyuz ? ya da Trigonometri sahasında ilk defa eser veren, Merağa rasathanesini kuran, matematikçi ve astronom Nasirüddin Tusi yi ?Tabi ki ilk defa duyuyoruz. Bu isimleri şaşırmakta haklısınız. Çünkü böyle bir araştırma yapmadan bu bilgilere bizim ders kitaplarımızdan ulaşmak oldukça zor hatta imkansız. Peki üzücü olan bu durum neden böyle ? Neden bizden olanın iyiliği bize anlatılmazken; özendirilmemiz sağlanan, bizden olmayanları öğreniyoruz? Bakın onlar da öğrenilmesin demiyorum ama bize onlar öğretilirken asıl öğrenmemiz gerekenler anlatılmıyor. Bırakın öncelik verilmesini istemek, hiç anlatılmıyor olmasını konuşuyoruz burada. Böyle araştırmalar sonucunda kendimizi nasılda küçümsediğimiz geliyor aklıma hep. Onlar kendilerine özendirirken biz neden ezilmişiz ki ? Özellikle o kadar çok bilginimize rağmen. Bizden bir şeyler öğrenenler bizim bilgilerimizle yine bizlere karşı büyüklük taslamışlarda haberimiz yok. Neyse ki gelişen bilim dünyası artık tüm bilgileri ayağımıza kadar getiriyor. Sizler de üşenmeden bu bilgilere göz atın derim. Bari haklı olduğumuz bir konuda ufak bir fikre sahip olalım.