Algı yanılmalarının doğru bilgiye ulaşmada şüphe oluşturacağı çeşitli filozoflar tarafından dile getirilmiştir. Örnek olarak Rasyonalist akımın savunucuları, duyu organları ile elde edilen bilginin tamamen geçersiz olduğunu, dışarıdan gelen (a posteriori) bilginin tamamen şüpheli olduğunu savunur. Buna verilmiş en iyi örneklerden bir tanesi gözlerimizin bize çoğu zaman yalan söylemesidir.
Berrak bir su birikintisinin içerisine düz bir çubuğun yarısını soktuğumuzda, suyun altında kalan kısım yamulacaktır. Gözlerimiz, bize sopanın kırık ya da yamuk olduğu bilgisini iletecektir. Oysa ki gerçekte sopa düzdür ve dışarıdan gelen bu bilgi, bize bir doğru bir bilgi vermediği gibi “yanlış bir bilgi” vermiş olacaktır. Bu nedenle Rasyonalist filozoflar dışarıdan gelen tüm bilgilere kulaklarını tıkamışlardır. Onlar için tek gerçek bilgi içeriden gelen (a priori) bilgidir. Bu bilgi türlerine örnek olarak matematik ve geometri gösterilebilir. Matematiksel olan hiçbir şey, bizi yanıltamaz ve mantığın temelini oluşturur.
Ancak çeşitli düşünürler rasyonalistlerin dışarıdan gelen bilgiye bu denli kulaklarını tıkamasını eleştirirler. Buna karşılık emprist (deneyci) filozoflar da a priori şeklinde elde edilen bilgiye karşı çıkmışlardır. Ancak her iki bilginin de mümkün olduğunu düşünen filozoflar da vardır. Örnek olarak Kant’a göre bilgiler, hem dışarıdan hem de içeriden gelebilirler.
Sonuç olarak empristlere göre de algı yanılmaları bilginin doğruluğu için şüphe oluşturabilir ancak deney ve gözlemin “devamlılığı” bu şüpheyi ortadan kaldırabilir.