Atatürk “Millî bilincin ayakta kalabilmesi ve uyanık bulunması için dil ve tarih uğrunda çalışmaya mecburuz.” demiştir. Sizce Atatürk bu mecburiyetin nedenlerini neler olarak düşünmüş olabilir?
Her toplumun bir kimliği vardır. Bu kimliği nesilden nesile aktaran dil, kimliğin temelini oluşturan etken ise tarihtir. İnsanın yaşadığı, var olduğu milleti tanıması ve bu millet içinde kendine yer bulması da ancak dil ve tarihini öğrenerek gerçekleşebilir. Toplumlar başka milletlerin içinde kaybolmamak, kimliğini kaybetmemek, bağımsızlık ve egemenliğinin yok olmaması için diline ve tarihine sahip çıkmalıdır. Dili ve tarihi hakkında araştırmalar yapmalı ve devamlı bilgilerini geliştirmenin yollarını aramalıdır. Milli denildiği zaman ilk akla gelenler tarih ve dildir. Bir milleti millet yaparak milli duyguya kavuşturan tarihtir. Tarihini bilmeyen ve geçmişinde atalarının çektiğinden bi haber yaşan millet milli duyguyu kaybetmeye mahkumdur. Şartlar ne olursa olsun yeni nesillere tarihi aktarmaya ve araştırmalar yaparak bilgilerimizi geliştirmeye mecburuz.
Milli duyguların, şerefin aktarılmasını sağlayan etken ise dildir. Dil kendi özünde kalmayıp başkalaşmaya başlarsa milli duyguların aktarılması zorlaşacaktır. Dil tarihi, tarih ise dili etkiler. Milli bilinci ayakta tutan tarihin aktarılmasını sağlayan dilin kendi özüne bağlı olarak geliştirilmesi ve dünya dilleri arasında hak ettiği konumu alması için toplumun her bir bireyi var gücü ile çalışmalıdır. Milli olmak birlikte hareket etmeyi, birlik olmayı gerektirdiği için dil ve tarihin gelişimi için herkesin çalışması şarttır. Bu sadece ne dilbilimcilerinin ne de tarihçilerin işidir. Tarihinin kahramanlıklarla dolu sayfaları açılıp, dil ile toplumun her bir ferdine ulaştığında o toplumun ilerlemesini durdurmak mümkün olmayacaktır.