Düşünceler çoğu zaman soyut kavramlar olarak tanımlanırlar. Soyut olan bu kavramların zihnimizde bulunan imgelemleri karşı tarafa anlatabilmemiz ya da kayıt altında tutabilmemiz için bu imgelemleri sözcüklere indirgemek ya da sözcükler ile temsil etmeye çalışmak gerekmektedir. Ne var ki, her soyut kavram ya da imgelemin dilde tam olarak karşılığı bulunmasının imkanı yoktur. Dil her ne kadar esnek bir yapıya sahip olsa da bu esnek yapı sürekli olarak bir şeyler üretilmediği için zamanla bazı sınırların da içerisinde kalmış olur. Dolayısıyla eğer bir düşünceyi sözcükler ile kayıt altına sokmak istiyorsak düşüncenin yapısında bazı değişikliklerin olacağı kabulünü de göz ardı etme şansımız yok. Düşünce sözcüklerin içerisine sığmaya, yani bir şekle girmeye çalışırken mutlaka bazı noktaları daha darlaşacak ve darlaşan bu noktaları zamanla başta temsil ettiği imgelemden daha küçük bir alanı kapsamaya başlayacaktır.
Yine de dil bilimcileri ve dil üzerinde çalışma yürüten filozoflar çoğunlukla düşünceleri ifade eden dil ögelerinin sınırlarını kaldırmak üzerine çalışmalar yapmaktadır. Özellikle edebiyatçılar ve şairler de sürekli olarak bu çabaların içerisindedirler. Ünlü şair ve yazarla düşüncelerini en az sınırlayan kelimeleri üretebilmek açısından yeni heceler ve harfler birleştirerek yepyeni sözcükler türetmektedirler. Bu şekilde dilin de sınırları aşılmakta ve duygu ve düşüncelerin dışa vurumu kolaylaşmaktadır.