Bir yazı yazarken konu sınırlamasının olmaması sizin için kolaylık sağlar mı? Düşüncelerinizi nedenleriyle paylaşınız.
Yazı yazmak her ne kadar dışarıdan bakıldığında kolay gibi algılansa da içeride işler değişmektedir. Yani karamanın koyunu sonra çıkar oyunu atasözünün yazı yazmak için kullanabiliriz. Yazı yazmak her şeyden evvel boş ve berrak bir zihin ister konuya odaklanmak için zihnin hiç bir detaya takılı kalmaması gerekir. Bunu sağlamak da o kadar kolay değildir. Virginia Wall’un kendine ait bir oda adlı eserinde kullandığı bir cümleden bahsetmek istiyorum. Bir kadının yazı yazabilmesi için kendine ait bir odası olmalıdır der yazar. Sadece kadın değil her insanın hayatta kendine ait bir odası olmalıdır. Kendine ait odadan kastımız burada kişinin imkânlarıdır. Yazar şunu ekler iyi bir akşam yemeği yemeyen insanlar iyi şeyler yazamazlar.
Bir insan iyi yaşam koşullarına sahip değilse eğer yazmak verimli bir eylem halini alamıyor ne yazık ki. Düşünmek en boş görünen ama en zor gerçekleştirilen eylemlerden biri.
Konu sınırlaması üzerine düşünce ise şöyle, her konunun kendi içinde sınırlı olduğunu düşünüyorum. Bunu ispat eder bir diğer yazar da küçük Prens’in yazarı Antonia de Saint Exupery’dir. Küçük prens kitabının ilk halinin bin sayfadan fazla olduğu söyler ve kitabı kendi isteği ile sadeleştirmiştir. Yazara neden sadeleştirmeye gittiğini sorduklarında bir kitaptan ancak çıkarılacak bir şey kalmadığında gerçek bir kitaptır eklenecek bir şey kalmadığında değil der. Buradan çıkarılacak ise kalabalık bir yazının her zaman iyi olmayacağıdır.