Destanda Uygur hükümdarının zorlu ve uzun yıllar süren Çin savaşları anlatılır. Ardından savaşın ardı arkası kesilmeyince Uygur prensi Çin prensesi ile evlendirilir. Böylelikle barış sağlanmış olur. Tanrı dağının eteklerinde bulunan bir taş ya da kaya bulunuyordu. Bu kayaya Kutlu Dağ ismi verilmiş ve Türk toplumu için özel olduğuna inanılmıştı. Tanrı dağlarının zaten Türk toplumu için özel bir yere sahip olduğu bilinmektedir. Prensese karşılık bu kayayı isteyen Çinlilerin isteği kabul gördü. Bu kayanın oradan alıp Çin’e götürülmesinin ardından ülkeyi yas bastı. Hayvanlar, kuşlar, köpekler, kurtlar bu taşın gitmesine ağladılar. Kayanın ardından hükümdar da bir anda ölerek dünyadan gitti. Artık toparlanmak imkansız görülüyordu. Uğursuzluk çökmüştü ve bulundukları yeri terk etmekten başka çareleri kalmamıştı.
Uygurlar son göçünü gerçekleştirdiler. Vardıkları yerde yerleşik hayata geçeceklerdi ve yeni, savaşsız bir hayat onları bekliyor olacaktı. Çinliler bu kayayı bilinçli olarak almak istediler ve kayanın oradan alınarak Türklerden sonsuza kadar kurtulacaklarına inanmışlardı. Bu kayanın özel olmasının sebebi ise Çin ve İran kaynaklarında evvel zamanda bu kaya yakınlarında bir ağaç gövdesinin açılarak içinden 5 çadır çıktığı söylenir. 5 çadırda Uygur hükümdarının da yer aldığı 5 bebek vardı. Bu çadırlar gümüşle yapılmıştı. Bir mesaj olarak gökten gönderildiği düşünülen bu bebeklere saygı gösterildi. İçlerinden en yiğit olanı Uygurlar kendilerine kağan seçti. Bu kutlu davayı bozmak isteyen Çinliler kayayı almak istediler. Böylelikle Türklerin kutsalını bozmuş ve onlardan kurtulmuş olacaklardı.