Dil açısından felsefi metinle edebî metin arasında farklılıklar neler olabilir?
Felsefenin dil ve edebiyat ile olan ilişkisi 18. Ve 19. Yüzyıl felsefesini önemli derecede etkilemiştir. Düşüncelerin oluşumu ve dışa aktarılması felsefenin dışına çıkarak edebiyatla yeni anlatım yöntemleri kazanmıştır. Felsefenin edebiyatla ilişkisi sayesinde düşünce alanını genişlettiği gibi insanların kitaplara olan ilgisini de arttırmıştır.
18. yüzyılda matbaa sayısının artmasıyla birlikte Avrupa’da birçok eser görülmeye başlanmıştır. Bunun en büyük sebebi burjuva sınıfının artması ve insanların felsefe dışında edebi eserlere de ilgilerinin artmasıdır.
Bu dönemde yayınlanan eserlerin sayısında büyük artışlar gerçekleşmiştir. Filozoflar ve dönemin diğer aydınları sadece felsefi eserler değil aynı zamanda edebi esrelerde yazmaya başlamıştır. Hatta matematikçi, hukukçu ve sanatçılar bile felsefeyle birlikte dil ve edebiyat alanında yazılar yazmaya başlamışlardır.
Bu yüzyıllarda yazılan yazılar genellikle toplumu ilgilendiren konulardan oluşmaktadır. Sanat, siyaset ve felsefe ile ilgili yazılar hem gazetelerde hem de kitaplaştırılarak halka sunulmuştur.
Felsefi eserlerin problem merkezli ve akla yönelik olması itibariyle daha çok burjuva sınıfına yönelik çalışmalar olmuştur. Ancak edebi eserler halkın duygularına değinmesi ve dönemin atmosferini gözler önüne sermesi açısından önemlidir. Böylece felsefenin halk arasında yayılmasına ve etki etmesine bu edebi esrelerin önemi büyüktür. Dil ve edebiyat alanında yazılan felsefi yazıların giderek yayılması halkın aydınlanması için büyük etken olmuştur.