“Dil, canlı bir varlıktır.”
Dil canlı bir varlıktır sözünde ne ifade edilmek isteniyor? Dil acıkır mı, susar mı, uykusu gelir mi, onun da temel ihtiyaçları var mıdır dil nefes alır mı? Dil bütün bunları yapmıyorsa biz dil için neden canlı bir varlık deriz?
Canlı varlık kavramının içerisinde temel ihtiyaçlar kadar etkileşim içerisinde girebilme becerisi de bulunmaktadır. İnsan sosyal bir hayvandır kavramını dile entegre ettiğimizde değil etkileşimle gelişen ve büyüyen sosyal bir canlıdır diyebiliriz.
Dilin canlı olduğunu anlayabilmek için tarihsel süreçler de dilin gelişimini gözlemlemek gerekir. Eğer değil stabil olsaydı sadece Türk milleti olarak 4 alfabe değiştirmezdik. Ya da ölü kelimeler var olmazdı.
Örneğin bugün kullanılmayan öleyazmak düşeyazmak fiillerinin daha önce canlı ve aktif bir şekilde kullanılması burada baz alınabilmektedir. Sadece bu soruyu cevaplarken kullandığımız entegre ve baz kelimeleri de başka dillerden dilimize geçmiş ve dilin etkileşim içerisinde olduğunu gösterir örneklerdir. Entegrenin uyum olduğunu sözlük açmadan biliyorsak dilin canlı olduğunu burada kabullenmemiz gerekir.
Dillerde insanlar gibi doğar yaşar ve ömrünün sonuna geldiğinde ölür. Dilin ölümü de birdenbire değil yavaş yavaş yaşlanarak gerçekleşir.