Bakış açıları, yaşamı deneyimleme ve yaşamda başımıza gelenler üzerinden çıkarımlar yapma konusunda en temel aracımızdır. Bizler bakış açılarına sahip olduğumuz sürece dünyada soyut olarak bir yer edinir, ve yaşadıklarımızı sadece bir olaylar zinciri olarak değil aynı zamanda bir anlamlar zinciri olarak kavramaya başlarız. Bundan dolayı da olay ve durumları yorumlarken kullandığımız bakış açısı aynı zamanda bu olay ve durumları nasıl anlamlandırdığımızı da belirleyen bakış açılarıdır.
Farklı düşünme tarzları, yaşamı birbirinden farklı noktalardan ele alan, farklı dünya görüşlerine sahip olan, ve farklı çıkarsamalar yapabilen fikir örüntüleridir. Bu birbirinden farklı fikir örüntüleri dünyanın ya da hayatın salt bir yüzünü değil birkaç yüzünü görmemizi sağlarken, kendi deneyimlerimiz ölçüsünde gördüklerimizi ne denli objektif yorumlayabildiğimizi de bize sorgulatır. Farklı düşünme tarzları, olay ve durumları yorumlama sürecimizde bizi daha objektif olmaya zorlar. Bizi kendi bakış açımızdan şüphe ettirir. Bu sayede oldukça kolay bir şekilde ilk düşündüğümüz şeyi kabul etmek yerine, birkaç düşünce biçmi arasından bir kavrayışlar bütünü elde etmek zorunda kalırız. Bu da yaşamı çok yönlü bir şekilde anlamak ve yorumlamak gibi sonuçlar doğurur. Manevi dünyamız ve yaşadığımız hayatı benimseme oranımız da bu ölçüde durmadan artar. Çünkü yaşam anlaşıldığı, yorumlandığı ve kanıksandığı sürece güçlenir ve bireyselleşir.