İslamiyetten Önce Arap Yarım Adasının Sosyal Durumu

Hadari ve bedevi adını alan iki farklı topluluk halinde Arap yarımadasında yaşamlarını sürdüren insanlardan bahsedebiliriz. Bedeviler yarımadanın orta kısımlarında kalan çöllerde yaşamlarını sürdürmeye çalışırken, hadariler ise genellikle şehir merkezlerinde yaşamaktaydılar. Hadariler şehir merkezlerinde yaşadıkları için göç durumları çok fazla değildi. Bedeviler ise çölde yaşamalarından dolayı ve çöldeki yaşam şartlarının oldukça zor olmasından dolayı sürekli göç ederek yaşamlarına devam ediyorlardı. Sürekli göç halindeki bu yaşam tarzından dolayı yerleşik hayatı tam olarak benimsenememişti.

İslamiyet’ten önceki Arap yarımadasında kadın ve erkekler arasında büyük uçurumlar bulunuyordu. Kadınlar toplumda asla değer görmezken erkekler tarafından erkekler tarafından kötü muamele görüyorlardı. Kadın ve kız çocukları beğenilmeyen hareketlerinden ve yanlış nitelendirmelerinden dolayı toprağa diri diri gömülen ek öldürülüyordu.

İslamiyet’ten önce dünyanın pek çok noktasında kölelik sistemi olduğu gibi Arap yarım adasında da bu kölelik sistemi devam ediyordu. Köleler pazarlarda bir mal gibi alınıp satılıyor ve sahipleri tarafından istenen işleri yaptırılıyordu. Sahibi ölen köleler ailenin diğer fertlerine kalıyordu. Köleler sadece birbirleriyle evlenebiliyor ve bu evlilikten doğan çocuklar da köle oluyordu.

Aile düzeninde ise kabile mantığı bulunuyordu. Tek bir aile olarak yaşamak çöl gibi bir coğrafi bölgede oldukça zor olmasından dolayı her aile bir kabileye bağlı olarak yaşamını sürdürüyordu.

İnsanlar bulunduğu bölgeye göre ticaret, hayvancılık ve eğer yerleşik hayatı bulunuyorsa tarımla uğraşıyordu.

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir