Milletlerin tarihinde “destan” kavramı sizce ne kadar önemlidir?
Bir milletin başından geçen önemli olayların, savaşların, afetlerin, göçlerin ve benzer olayların anlatıldığı uzun eserler destan denir. Destanlar, kültürel ve toplum açısından büyük önem taşır. Bir ulusun ortak malı olan destanlar anonimdir. Tek bir kişi tarafından değil, basamak basamak ulusun fertleri tarafından oluşturulur. Her destan, bulunduğu toplumun izlerini taşır. Meydana getirdikleri toplum hakkında bilgi veren destanlar, toplumların geçmişine ait, pek çok öğeyi öğretir. Örnek verecek olursak; Göktürklere ait olan Bozkurt destanı, Göktürk toplumunun yaşayışına, Türk adet ve göreneklerine, onların yaşam şekillerine ışık tutmaktadır.
Bunun yanında destanlar, toplumların karanlıkta kalmış tarihine de ışık tutar. Bu eserlerde anlatılan hadiseleri, toplumların hayata karşı bakışını, yaşayış şeklini, sanata olan ilgilerini, önem verdikleri kavramları gösteren önemli eserlerdir. Bir ülkede bulunan destan sayısının fazlalığı, o ülkede var olan kültürel zenginliği yansıtır. Özellikle Türk destanları, diğer milletlerin destanlarına göre daha gerçekçi ve mantığa uygun bir şekilde karşımıza çıkar.
Her milletin destanında, sembolik hale gelmiş kutsal bir hayvan vardır. Türk destanlarında bu sembol kurttur. Oldukça köklü bir destan geleneği olan Türklerde, türeyiş ve yaratılış destanlarının yanında; Ergenekon, Oğuz Kağan, Dede Korkut, Göç ve Bozkurt gibi destanlar vardır. Dünya edebiyatında ise doğal destan olarak özellikle İlyada ve Odysseia ve Gılgamış destanı öne çıkar.Eski Yunan Tarihçisi olan Homeros’un dile getirdiği destanlar olarak bilinen, İlyada ve Odysseia’nın ise M.Ö. 11-12.yy arasında geçtiği tahmin edilmektedir. Bilinen en eski destan olan Gılgamış ise, M.Ö. 3000 yıllarında Mezopotamya bölgesinde meydana gelmiştir.