Dönüp bakıyorum kendime de dünyayı tanımayı ne kadar istiyorum diye düşünüyorum. Ya da kendimi geliştirmek için neler yapabiliyorum. Böyle düşündükçe bunun için çabalamak gerektiğini biliyorum. Sadece bu şekilde çaba sarf etmek te yetmeyecek gibi. Çünkü birazda şans olmasının gerekliliğine inanıyorum. Aslında işe kendimi geliştirerek başlamalıyım. Bunu tabi ki kitap okuyarak gerçekleştirebilirim. Okuyor muyum ? Evet. Peki daha mı fazla okumalıyım ? Oda evet. Şimdi en önemli soruya gelelim. Ne okumalıyım ? İşte bu konu biraz üzerinde yoğunlaşmam gereken bir konu. Çünkü her zaman insan ne okumak istediğine değil de ne okumaktan hoşlandığıyla ilgileniyor bence. Okumayı seviyorsa ki bu günümüzde kaybedilmiş bir yeti, okumaktan hoşlandığı şeylere yönelir kişi. Onu bilgilendirecek belki de fayda sağlayacak yazılar sıkıcı ise okunmuyor çoğu zaman. Burada yazarlara da iş düşüyor. Bilgi verirken de mutlu edilebilir insan. Sıkıcı bir şekilde sadece bilgi sunmak okurun dikkatini çekmiyor. Özellikle günümüzde okuma alışkanlığını kaybettiğimiz çok açık. Bu alışkanlığı geri kazanmamız gerekiyor. Bunu yazarlarımızın desteğiyle çözebilir miyiz o da muamma. Tek başına yetersiz kalır.
Kendi adıma esrarengiz çözümü zor konular olan, istihbaratla alakalı gizli servislerin çalışma şekillerini ilgilendiren kitapları okumayı seviyorum. Merakım beni o yöne çekiyor. Çözümsüz konuların adım adım nasıl çözüme kavuştuğunu öğrenmek heyecanlandırıyor beni. Bir de her devletin kendi istihbarat ağı kendi milletinin çıkarları için çalışıyor ve bu yüzden sık sık karşılıklı anlaşmazlıklar oluşuyor. Karşılıklı çatışmalar ve kavgaların heyecanı da cabası. Gönlüm tabi ki her zaman milletim adına çalışmalarını yürüten istihbarat servisimizden yana. Olaylara dışarıdan bakınca önceden uyarma hissi oluşuyor çoğu zaman. Müdahale etmek istiyorum. O kadar ki kaptırıyorum kendimi. Bu da benim mutluluğum. Bana fayda sağlıyor mu bilemem ama sıkılmadığım kesin.