Sevdiğiniz bir müzik aletini hem yapıp hem sattığınızı düşünün. Çevrenizdekileri bunlardan almaya ikna edecek bir konuşma yapınız.
Ey efendiler, ey çocuklar, ey hatun kişiler!
Benim şurada şu köşeyi döndüğünüzde göreceğiniz küçücük bir atölyem var.
Ben işte orada bir büyü yapmaktayım. Bu büyü öyle sizin bildiğiniz büyüler gibi değil. Ancak ezginin sayesinde içine girebileceğiniz bir büyü. İşte orada o küçük atölyede dünyanın en güzel sesini duyabileceğiniz ve çıkarabileceğiniz çalgılar üretmekteyim.
Her bir detayını tek tek ellerimle yaptığım bu çalgılardan kim alırsa o işte dünyanın en iyi müzisyeni olacak. Nerden bileceğiz demeyin işte bakın şurada bir çocuk, benden aldığı kavalını üflemektedir. Duyuyor musunuz, görüyor musunuz neşesini, etrafındaki çocukları?
Şimdi işte daha iyisini de yaptım ve benim çalgılarımla dünyaya katılacak en iyi müzisyeni aramaktayım.
Yoksa o en iyi müzisyen buralarda mı?
Sizler benden bir çalgı aldığınızda yalnızca o çalgıyı değil dünyanın en güzel seslerini almış olacaksınız. İşte bu yüzden gelin, benimle gelin.
Şurada köşede duran atölyemde sizlere müziğin sihrini göstereyim. Eğer dilerseniz sizlere şarkı söylemeyi ve ezgilerin dilini de öğretirim.
Bağlamalar, kavallar, neyler, davullar, zurnalar.
Siz hangi tondan anlatmak isterseniz kendinizi işte o çalgı ile seslerininiz verin dünyaya.
Uzun kış gecelerinde bir ney sesinin hafifliğinde uykuya dalan çocuklarınızı izlemek istemez misiniz?
Haydi, şurada köşenin tam bittiği yerde küçük atölyeme davet ediyorum sizi.