“Şiir bir köpük kadar yeni, bir kaya kadar eskidir.” sözünden ne anlıyorsunuz?
Şiir yalnızca kelimelerin bir araya gelmesi değildir. Şiir anlamın ve rüyanın bir arada sunulduğu bir kompozisyondur. Şirin ne olduğu ne olmadığı hakkında o kadar çok söz söylenmiş ki insan kendi karmaşasından çıkıp şiirin karmaşasına dalarken ne aradığını ne ve ne bulacağını karıştırabilir. Şiir bir köpük kadar yeni bir kaya kadar eskidir sözünde şiirin her daim değişime gelişime ve yeniliğe açık olduğunu ancak köklerinin çok eskilere dayandığını düşünmekteyim.
Bilinen ilk Türk şair Alpin Çor Tigin’den bu yana Türk milletinin Türk şiiri ile alakalı geçirdiği evreler yer yer çok sancılı, yer yer yıkıcı, yer yer de yenileyici olmuştur. Şiir bir köpük kadar yeni bir kaya kadar eskidir sözünü detayları ile inceleyelim.
R.Waldo Emorson’a ait olan bu cümle şirin yerinden oynatılamayacak kadar ağır bir kaya olmasının yanında bir köpük kadar hafif olduğunu, insanın iç dünyasında bir başka kapı aralayacak onu hülyadan hülyaya sürükleyecek bir anlamı ihtiva ettiğini, hayatı başka bir pencereden kavramasına yardım edecek bir unsur olduğunu söylemek istemiş olabilir.
Klasik tanımdan yola çıkarsak şiir duygu ve düşüncelerin belli bir düzen içerisinde sunulması anlamını kapsasa da bundan çok daha fazlası olduğunu hepimiz biliriz. Yahya Kemal Beyatlı’nın ne harabiyim ne harabatiyim kökü mazide olan atiyim dizeleri hem bir ulusun varlığını temsil ederken hem de şiiri çağrıştırıyor diyebilirim. Şiir hayatı güzelleştiren bir mısradır.