Şiirin müzikle ilişkisi hakkındaki düşüncelerinizi belirtiniz.
Uzun ince bir yoldayım
Gidiyorum gündüz gece
Bilmiyorum ne haldeyim
Gidiyorum gündüz gece
Gündüz gece
Gündüz gece
Gündüz gece
Ne güzel söylemiş Aşık Veysel. Bugün hem yazıp hem yorumladığı bu şiiri dinlemek büyük keyif veriyor insana. Sadece keyif de değil götürüyor kendisiyle birlikte seni de. Uzun ince bir yolda gitmeye başlıyorsun en geriye, yahut ta ileriye. Sadece şiir olarak kalsaydı toplumda bu kadar etki uyandırır mıydı ? Sanmam. Şimdiler de hemen her gün bir çok yeni şarkı çalıyor radyolarda. Hangisini kazıyoruz ki hafızamıza. Ezberimizde kalsa da unutuveriyoruz bir ay sonra. Halbuki türküler öyle mi? Üzerinden yıllarda geçse bir Pazar sabahı uyandığında dinlemek istiyor insan. Neşet Ertaş’ın sazından dökülen nameler çınlıyor kulaklarda. Kızarken sevdiğimize hep sen mi ağladın ben de gülemedim yalan dünyada diyoruz. Şiir okumayı sevmeyen birini çevirin size birer birer okusun bu mısraları. Hayatında bir kere bile şiir okumamıştır belki. İşte bu müziğin sağladığı bir başarı. Müzikleşen şiirler hafızalarda kalmıyor okuma yazma bilmeyenlerinde gönlüne yazılıyor. Gönülden dinleyen yok mu sanıyorsun. Bazen duymak için kulak yetmez. Gönülden hisseder duyarsın mısraları. Şiir böyle bir şey işte. Duyguları müzikle buluşturdun mu birde işte o zaman dinle. Tüm güzellikler çıkar ortaya.
Müzik ruhun gıdasıdır deriz ya her zaman ruhu yansıtan da şiirdir işte. Aralarında böyle bir ilişki var şiirle müziğin. Şiirin gıdası yani müzik. Bize dinletilen her müziği de karıştırmayalım şiirle. Müzik demeye bin şahit gereken anlamsız tıngırtılar var maalesef. Ciddiye almayın onları. Üzerinde düşünmeye bile gerek görmüyorum zaten. Kısa süre unutulmaya yüz tutan gereksiz tıngırtı olarak aklınız da yer etsin yeter.