Büyüklerimiz bizlere bir şey emanet ettiğinde veya verdiğinde dikkatli kullanmamız konusunda uyarır durular. Aman ha dikkat et diye başlarlar cümleye sonu gelmez. Bir kulağımızdan girip diğer kulağımızdan çıkan bu sözleri anlıyormuş gibi kafa sallayıp geçiştiririz. Sorduğunuz soru da bu yönde olmuş. Şimdi bana o çokta önemsemediğim ama bu yüzden pişmanlık duyduğum sözleri soruyorsunuz.
Küçüktük veya gençtik. Ama aklımız başımızda değildi cümlesini kabul etmiyorum. Hemen her şeyi bilen aklın nasıl olurda verilen nasihatleri dinlerken başında olmuyor. Sen şuna işime gelmemişti desene. Aynen öyle işimize gelmiyor hiçbir iyi söz. Sanki zararımıza konuşuluyor bizde dinlemiyoruz. Halbuki senin için kıymeti harbiye si büyük olan bu sözler acı bile olsa dinlenmeye değer sözlerdi.
Bize derlerdi ki zamanınızın kıymetini bilin. Altın gibi bir nasihat. Yani sorduğunuz soruyla aynı içerikte zamanınızı verimli kullanın. Peki nasıl kullanacaktık. Onu da anlattılar ama ben kendi pişmanlığımla harmanlayıp aktarayım. Erken kalkmak ve erken uyumak, boş işlere vakit harcamamak, çalıştığın işte veya okuduğun okulda zamanı daha verimli kullanmak için faydalı işler yapmak ve yaşadığın zamanın şartlarına göre düşünmek. Bunlar elbette çoğaltılabilir ama öncelik verilmesi gerekenler olarak düşüne biliriz. Her insan zamanını kendine göre ayarlamalı. Bir başkası ile kıyas yapmamalı kendi yaşamına kendi yön vermeli. Okullarda yapılan zaman kullanımı için gerekli programlar da önemli tabi ama örnek almak yeterli. Biz yine kendi zamanımızı kendimiz ayarlamalıyız.