Bilimsel gelişmeler, özellikle kimya ve biyoloji alanında, ve elbetteki kuantum fiziği alanındaki gelişmeler felsefi teorileri yüksek oranda etkilemiştir. Öyle ki bugün bir fizik teorisi olan kuantum teorisi, aynı zamanda felsefi ilke ve biçimlere birincil argüman olarak sunulmaktadır. Bilimsel gelişmelerin varlık felsefesi üzerinde etkilerini tartışmadan önce varlık felsefesinin ne anlama geldiğini netleştirmek gerekir. Varlık felsefesi, evrende var olan her şeyin varlığı ya da var olmayışı ile ilgili sorular sorar. Varlık felsefesi varlık var mıdır sorusundan başlayarak varlık neden vardır sorusuna kadar ilerleyen son derece derinlikli bir felsefedir. Varlık, sadece felsefenin değil bilimin de konusudur. Sadece doğrudan ya da dolaylı olarak gözlemleyebildiğimiz şeyler üzerinde duran bilim için varlık biricik araştırma konusudur. Bilimin merak edip de araştırdığı her varlık ya da varlığın her fonksiyoneli aynı zamanda yaşamın işleyişi, işleyişlerin süreçleri ve bizim bu süreçler içerisindeki yerimiz ile ilgili bilgiler verir. Felsefe ise bizim evren ve maddeler arasındaki yerimizi, bir maddenin var oluş koşullarından yola çıkarak bizim var oluş koşullarımızı en başarılı şekilde değerlendiren düşünce disiplerinden sadece bir tanesidir. Felsefe ile bilim bu alanda el ele ilerler. Aynı zamanda felsefedeki bazı varlık ilkeleri de bilimsel çalışmalara ön ayak olacak şekilde güçlendirilmiş kabul edilir.