Bir fikrin doğruluğu kendi içerisinde çelişmemesini gerektirmektedir. Kendi içerisinde çelişmemesi ise fikrin tutunduğu kanıt ya da destekler ile beraber değerlendirildiğinde bu kanıt ve desteklerin kendisini doğrular nitelikte olması anlamına gelir. Örneğin eğer bir kağıdın beyaz olduğunu iddia ediyorsanız bunu kanıtlamak adına fikrinizi siyah olan hiçbir kağıt görmediğinizle, daha önce gördüğünüz tüm kağıtların beyaz olduğu ile konuyu ilişkilendirebilirsiniz. Bu fikrinizi kanıtlanmış ya da desteklenmiş bir fikir haline getirir. U şekilde desteklenen ve ampirik ya da teorik olarak test edilen önermeler oldukça ikna edici fikirler olarak karşımıza çıkarlar. Bunun en büyük sebebi bu fikirlerin yanlışlanabilme potansiyelinin diğer fikirlere göre daha yüksek oluşudur.
Objektif deney gözlem araçları ile elde edilen fikirler belli operasyonel tanımlara ve belli ilkelere tutunurlar ve bu ilkeler gözlem ile desteklenebilecek ya da yanlışlanabilecek tanım ve değerlerdir. İşte bu yüzden bilimsel düzleme yaslanmış fikirler son derece güvenilirlerdir. Çünkü okuyucularına şöyle söylerler: ‘’Dilersen sen de deneyebilirsin, söz konusu gözlemi sen de yapabilirsin. Eğer yaparsan göreceksin ki ben haklıyım. Çünkü eben bu gözlemi milyonlarca kere yaptım’’ İşte bu mesaj bir fikri doğru bir fikir olmaya en çok itecek mesajdır. Bu mesaj kendi içerisinde istatistik bazı değerleri de barındırmaktadır. Bundan dolayı fikirlerin doğruluğunu test edilebilirlik açısından incelemek son derece mantıklıdır.