Gündelik hayatımızdaki davranışlarımız id, ego ve süperego olarak Freud tarafından isimlendirilen temel karakter bileşenleri tarafından şekillendirilir. Psikoloji biliminin kurucusu sayılmasa da Psikanaliz alanında oldukça önemli ve teşvik edici çalışmaları bulunan Freud, bilin dışı ve bilinçli etkinliklerimizden söz ederken, tüm bu etkinliklerimizin aslında farkında olduğumuzu fakat bazı etkinliklerimizi gündelik bilinç adını verdiğimiz daha aydınlık alana taşıyamadığımızı söylüyor. Bunu anlayabilmek için öncelikle bu üç kavramı inceleyelim.
İd: İd, bireyin en yabani, deyim yerindeyse en hayvani yanıdır. Bir nevi içgüdü olarak adlandırabileceğimiz id, insanın medeni toplumdan uzak en temel isteklerini temsil eder. Örneğin açlık ve cinsellik bu ihtiyaçlar arasındadır.
Super Ego: Super ego, benlik algısı içerisinde toplumun baskıları ile birlikte bastırılmış ve bilincimizde bir kenara itilmiş isteklerimizi temsil eder. Bu istekler örneğin bir toplum önünde konuşma yapmak bile olabilir.
Ego: Ego, Super egoda bastırılan hisler ile idde asla bastırılmak istenmeyen hisler arasında bir ortaklık zinciri oluşturur ve bireyi ‘’ortalama’’ bir şekilde davranması konusunda uyarır.
Bilinçli olmasak da toplum önünde bir şey söylemek istediğimiz halde söylemememiz, super ego’nun ‘’rezil olursun, sakın söyleme!’’ uyarısında saklıdır. Bunun bilinçli olarak farkına varmasak da sürekli olarak tüm bu alt benlikler bize mesajlar verirler. Sokak ortasında çekici bulduğumuz birinin ise direk olarak üzerine atlamamamızın sebebi, ego’dur. Ego, bu durumda tamamen vahşi olan id’in ‘’onu beğendim o halde almalıyım’’ isteğini bastırır ve size ‘’onu almak istiyorsan ona bir kahve ısmarlamalısın’’ mesajını verir.
Gündelik bilinç düzeyimizde bunun farkında olmasak da alt bilinç karakterlerimiz sürekli çalışmaktadır.