Efsanelere inanmalı mıyız?
Her toplumda açığa çıkmış bazı efsaneler vardır. Bu efsaneler bir fikir öne sürmek veya bazı olayları açıklamak için üretilmiştir. Üretilen bu efsanelerin ne zaman, kim tarafından ortaya atıldığı bilinmese de toplum tarafından benimsenmiş ve çağ atlayarak sürekli anlatılmıştır. Efsaneler dünyanın hemen hemen her yerinde mevcuttur. Efsaneler gerçeklikten uzak, olağanüstü ve eski dönemlerde kimin anlattığı belli olmayan anonim hikayelerdir. Efsanelerde özellikle bir mekan ya da bir alan kutsallandırılmıştır. Halkta bu efsaneleri sahiplenmiş ve anlatıldığı dönemden itibaren günümüze kadar gelmiştir.
Efsane adı altında anlatılan hikayelere inanmamak gereklidir. Anlatılan efsanelerin gerçeklik payı bulunmamaktadır. Genellikle efsaneler sözlü anlatılmaktadır ve anonim bir eserdir. Kim tarafından nasıl açığa çıktığı belli olmayan bu efsaneler dilden dile aktarılmış ve günümüze ulaşmıştır. Efsaneler konusunda en bilinen özellik tamamen hayal ürünü olmalarıdır. Genellikle gerçekle alakası olmayan konu ve kişileri ele alır.
Efsanelerin herhangi bir sınırlayıcı kuralı bulunmamaktadır. Yere, mekana, kişiye göre uzunluk veya kısalık kazanabilir. Tamamen gerçeklikten uzak olan, olağanüstü olaylar barındıran bu hikayeler yukarıda da belirttiğimiz gibi bazı olayların açıklık kazanmasında etkili olmaktadır. Açığa çıktığı toplumun hayata dair bakış açısını, yaşam biçimlerini, inanışlarını ifade etmektedir. Efsanelerin genel olarak temelinde inandırıcılık yatmaktadır. Efsaneleri dinleyen kişiler genellikle bu tür olayların yaşandığına, var olduğuna inanırlar. İnandırıcılığını kaybetmiş efsaneler artık anlatılmaz. Çoğu efsanenin tarihçesi çok eskilere dayanmaktadır.